skip to Main Content

Bir Girişimcinin Dramı | Girişimci Olmak ve Olamamak

Meslek lisesi veya düz liseden mezun olmaya yakın tarihlerde yumurta ağza dayanır gibi olur. İşte tam o hissiyatla girişimcilik sevdası başlayabilir. Tıp fakültesi veya halkımızın çok değer verdiği o şatafatlı mühendislik fakültelerinden birini kazanamayacağımızı anladığımız anda B planıdır girişimcilik. Çok kolay değil mi? Girişiyorsun abi, bunun nesi zor? Lisede zaten derse girmeyip diğer lisenin ergenlerine girişmiyor muyduk? Ya da göz temasını es kaza uzun kaçıran birine “ne  bakıyosun lan!” diye girişmedik mi hiç? Yani diyorum ki: girişim bizim olayımız zaten 😉

O dönem mevzuyu yanlış anlamış olabiliriz ama GİRİŞİMCİLİK halen daha çok popüler bir meslek (ya da aksiyon)

Neyse ki dikey geçişle gideceğimiz yüksek okulda 2 yıl daha düşünecek zamanımız olur. Ya da zaten 4+ yıllık bir fakülte kazanamayıp son tercihimize yazdığımız o 2 yıllık bölüme gittiğimizde biraz daha zaman kazanmış oluruz. O yüzden şimdilik girişim planlarımızı konforlu ortamlarda yapmaya devam edelim. Hatırlayın: en son ne zaman girişimcilik hakkında araştırmalar yapmıştınız?

alevli-şort-girişimciSıcak İklimde Girişimci Olmak Zordur Mesela

Akdeniz üniversitesinde okumanın bazı gereklilikleri vardır. Öncelikle parmak arası terliklerin yoksa ve sıcak yaz günlerinden plaj gömleğinle selfie paylaşmıyorsan “neden Akdeniz Üniversitesi’ndesin?” diye sorarlar adama. Ne zannettiniz? Bayburt’ta üniversite okumak ile Antalya’da okumak arasında duygusal ve fiziksel fark olmayacak mı?

Velhasıl-ı kelam, bende bir cool hareketler, bende bir entelektüel bir bağcılar style gitgeller oldu ki anlatamam. Fular takınca kampüsün çimlerinde kitap okur; ateş desenli şortumu giyince plajların kum delen tirreği gibi parmak arası terliklerimi flap-flap öttürürdüm. Yanıma Trabzonspor forması aldığım iyi olmuş ki arasıra özüme dönmeme olanak tanımış. Forma deyip geçmeyin. Neyse… Aşağı yukarı tabloyu kafanızda canlandırmış olmalısınız.

ÇırakNe Zaman Girişimci Oldum?

Bir gün, öğrenci evimin balkonuna attığım çift kişilik koltukta uzanmış kokteylimi yudumlarken D&R’dan aldığım girişimcilik konulu kitabı okuyorum. Kitapta çok faydalı bilgiler var ama “benana, ben girişimci deelim ki.” hopp uzanıyorum bardağıma ve bir yudum daha… Ohh… Bu sıcakta ne iyi geldi. Şu buzların hemen erimeyenlerini üretseler ne iyi olacak. Eriyip içeceği sulandırıyor. Ne diyorduk? Hehh! Girişimcilikten bahsediyorduk. Öyle işte, kitabı okudum ve bende bir özgüven patlaması bir kımıldanma başladı. Bırakın beni direk işletme kurup Henry Ford olacağım. Ya da Mark Zuckerberg’e rakip olurum. Yeter, iyi sömürdü piyasayı. Bırakın ya bırak valla bırak! Başkasının emrinde çalışan modern köle olmaya niyetim yok! Açılın açılın, panik yok. ben girişimciyim…

Derken bir uyanırım: “Abbaaoov” sızmışım ya balkonda. Güneş beni karidese çevirmiş. İşte o gün anladım ki girişimcilik o kadar da kolay bir iş değilmiş.

Gittim bir cep telefonu aksesuarcısında part-time modern köle olarak işe başladım. Bir gün müşterinin biri geldi ve “Nokia 6600 bataryası var mı?” diye sordu. Patron “Yok, kalmadı!” diyemedi ama ben kalmadığını biliyordum. Kısa bir sessizlikten sonra patronumuz “var efenim. Çocuğu göndereyim hemen, 5 dk sürmez depodan getirsin” dedi. İçimden “bizim depomuz mu var?” diye düşünürken bir yandan da “amaaan banane ya, onu da bataryayı almaya gidecek çocuk düşünsün” diyordum. Hal bu ki bataryayı almaya gidecek çocuk, yüzyılın girişimci adayı olan bendim. Doğru ya: ben, part-time çalışan ve ayak işlerine koşturulan çocuktum. Her yere bi koşu gidip gelen adam bendim ya:( Gerçeğin dank etmesiyle ben bir hışım koşmaya niyetlendim ama nereye koşacaktım? Patron eğildi kulağıma “Git Aksoy İletişim’den bir tane 6600 bataryası al” dedi ve cebime 5 lira sıkıştırdı. Meğer rakip dükkandan 5 liraya batarya alıp 10 liraya satacak zekaya esnaflık deniliyormuş(!) Ben böyle çeşitli tekniklerle kavrularak iyi kötü bir yılı tamamladım.

Fikir BulmaSonra Bir Aydınlanma Geldi

Etrafımda onlarca telefoncu/aksesuarcı vardı ama hepsi de internetten bihaberdi. Online satış desen “yoğğ kalmadı, çocuğu bi koşu göndereyim depodan online alıp gelsin” diyebilecek kadar cahillerdi. Gittim tüm toptancılarla konuştum. Sermayem olmadığını ama toptan fiyata ürün satın almak istediğimi söyledim. Ürünü toptan almayacaktım. Sadece sipariş geldikçe, sipariş adedi kadar ürünü TOPTAN FİYATINA vermelerini rica etmiştim. “Sürekli gelip ürün alacaksan neden olmasın” dediler. 3.2 megapixel Canon fotoğraf makinesinin ikinci elini 40 TL’ye aldım ve hemen toptancılardaki cep telefonu aksesuarlarının fotoğraflarını çektim. O sıralar Iphone 3’ün kılıfları deli para ediyor. (Iphone’un “ipone” şeklinde telaffuz edildiği zamanlar)

Fotoğrafladığım ürünleri akşam tek tek gittigidiyor ve sahibinden.com’a yükledim. Enfes bir açıklama ve fiyat girdikten sonra yayınladım. Anlayacağınız, elimde 1 adet bile ürün yokken internette 80 farklı ürünü listeliyordum. Siparişler gelmeye başladı. Geceden sabaha kadar gelen siparişleri listeleyip toptancıya koştum. “Abi bana oradan 2 adet blackberry bataryası, 1 adet ipone cüzdanlı kılıf, 2 adet sony çakma kulaklık versene” dediğimde, Aksoy iletişim’in sahibi Aydın abi de şaşırmıştı. “Sattın mı lan!” diye tepki verdi. Yılların esnafı edasıyla “hamdolsun abi çorbamız kaynıyor” dedim. Ürünleri alıp direk kargoya verdim. Bu senaryo sürekli tekrar etti. Gün içinde siparişler geliyor ertesi gün toptancıdan temin edip kargoya veriyordum. Bu şekilde:

  1. Satılıp satılmayacağını bilemediğim ürünler için fazladan stok bulundurmak – sermaye bağlamak zorunda kalmamıştım
  2. Ürünleri depolamak için fiziksel bir alana ihtiyacım kalmamıştı
  3. Dükkan kirası, elektriği, suyu gibi giderlerim yoktu.
  4. Pazar aramak zorunda kalmamıştım. Pazar zaten gittigidiyor ve sahibinden.com’du.
  5. Sermayesiz para kazanabiliyordum

Bu işi uzun süre yaptıktan sonra kurumsal bir firmada çalışma isteği doğdu ve Marks&Spencer’a satış danışmanı olarak girdim. Bunlar hep birer tecrübeydi. Tecrübelerimi blog vasıtasıyla paylaşmak isteyip blogspottan ücretsiz bir hesap edindim. Bir de ne göreyim: insanlar iş dünyası ile ilgili yazılmış özgün konularla ilgileniyor. Belirli bir kitleye ulaşınca da reklam geliri, yazarlık ücreti gibi çeşitli gelirler elde etmeye başladım. Bir yandan blog yazarken diğer yandan kariyerime devam ettim. Bir kaç farklı firmada danışman, müdür yardımcısı, müdür gibi pozisyonlarda çalıştım. Artık paylaşacak yüzlerce tecrübem vardı. 2013 yılında profesyonel bir adım attım ve www.hizliadam.com‘u kurdum.

Şimdilerde, hipnotik metin yazarlığı, profesyonel içerik üretimi ve bloğum vasıtasıyla çeşitli sponsorlu çalışmalardan gelir elde ediyorum. Kurumsal firmaların satış stratejisi geliştirmesine destek verip danışmanlık ücreti alıyorum. Markalaşmak isteyen firmaların kolundan tutup dijital dünyada marka değeri yaratmalarına yardımcı oluyorum.

Sonra dönüp bakıyorum kendime. “Epey bir işe girişmişim yahu” diyorum. Şimdi bu anlattıklarımı toparlarsak:

Girişimci Olmak Ne Değildir? ❌

Girişimci olmak bir kafe açıp işletmek midir? Evet, o da bir girişimdir ama hayat insana bedel ödetmeden huzur sunmuyor. Bir kafe açmak istiyorsanız önce imalathane tozu yutmalısınız. Garsonluk yapmalı veya kafelerde çeşitli tecrübeler edinmelisiniz. Başkalarının sahip olduğu firmalarda çalışmayı “modern kölelik” olarak değerlendirmeyin. Yarın bir gün firma sahibi olduğunuzda, çalışanlarınızın “köle” olduğunu mu düşüneceksiniz? Bedel ödemekten çekinmeyin.

Birkaç kişisel gelişim kitabı okumak girişimcilik midir? Evet o da bir temeldir ama tecrübe faktörünü unutmayın. Severek yapabileceğiniz işlerle ilgilenin. İzleyin, çalışın, ilk basamaktan başlayın, planlı ve disiplinli olun. İstikrarlı olun ve maddi manevi sermaye edinin.

Girişimci Olmak Nedir? ✔️

İnternette dolaşan çetrefilli tanımları bir kenara koyup kısaca şöyle özetlemek isterim:

Fırsatları iyi analiz edip değerlendirmeye girişimcilik denir. Kendinizi keşfedip, kendi yetenekleriniz üzerinden gelir üretmeye de girişimcilik denir. Girişimci riske girebilen kişidir ama riske girmeden önce elindeki verileri iyi değerlendiren; neden-sonuç ilişkisini iyi kurabilen kişidir. Lise yıllarına dönersek eğer: “Devirebileceği adama girişen insana girişimci denir” şeklinde özetleyebiliriz 🙂

Şimdi bu makaleye yorum yapın. O kadar emek verip yazdık. Girişimci yorum yapandır 😛 (Yerseniz) 🙂

Bu makaleyi biraz gülmek, gülümsetmek ve biraz da düşündürmek için yazdım. Umarım keyifli vakit geçirmişsinizdir.

Bünyamin Kapıcıoğlu | HızlıAdam | Türkiye’nin En Hızlı Pazarlama Bloğu

57 Yorum
  1. Merhabalar 21 yaşındayım işletme yönetimi 2 yıllık ön lisans mezunuyum. Şuan çalıştığım firma internet satış mağazası, ürünleri siteye ekliyorum ,siparişlerle ilgileniyorum. Başka bir makalenizde okumuştum işimi seviyor gibimi yapıyorum bilmiyorum ama işimi seviyorum 🙂 Kariyerim konusunda hala karar verememde ayrı bir şey 🙂 Makalenizi çok beğendim internetde gerçekten herşeyi yapmak artık çok serbest. Kendimi geliştirmeyi çok istiyorum inşallah bir noktada karar kılıp geliştireceğim 🙂

  2. Nereden denk geldiğimi bile bilmediğim bu sitede bu kadar vakit geçireceğimi bilmezdim. Girişimci olur muyum olmaz mıyım bu bilinmez ama yine de buradan daha bir çok bilgiye kavuşacağımı düşünüyorum. Teşekkürler. Güzel ve gülümseten bir yazıydı.

  3. 17 yaşındayım. İnternet ve fırsatlarıyla tanışmak için geç kaldığımı düşünüyordum. Birkaç ay önce zor bir günün ardından İnternet ‘ten para kazanma yollarına baktım. Çoğu para kazanma fırsatı belirli bir sermaye gerektiriyordu fakat cebimde 1 TL dahi yoktu. Sonra makale yazarlığı iş fırsatını gördüm ve dikkatimi çekti açıkçası. Sermaye gerektirmiyordu ihtiyacın olan bir adet bilgisayar ve makaleyi yazabileceğin programdı. İkisine de sahip olduğum için hemen işe atıldım. İlk önce güvenilir bir makale alım satımı yapan bir site bulmalıydım fakat gel gelelim ki Türkiye şartlarında güvenilir bir site bulmak çok büyük bir sorundu. Güvenli siteler de vardı fakat uzmanlaşmış kişileri tercih ediyorlardı. Yaklaşık 40 dakikalık araştırmanın ardından güvenilir bir site bulmuştum. Site yeni açılmıştı güvenilir bir siteye benziyordu fakat henüz yeni olduğu için güvenilirliğine dair detaylı bir belge ya da reklam yoktu. Ve bir girişimcilik yapıp ( Kendimce 😀 ) dolandırılmak pahasına makale yazarlığına başladım. Sitedeki diğer makale yazarlarına nazaran az buçuk Photoshop bilgimle orta düzeyde ama iyi görünümlü bir fotoğraf ve kapak fotoğrafı yaptım. Reklamın ve kalitenin fayda sağlayacağını düşündüm öyle de oldu zaten. İlk siparişimi aldım. Makale siparişi veren müşterim SEO bilginiz var mı? deyince kendi kendime – o da nedir? diye sordum İnternet ‘ten temel bir araştırmanın ardından öğrendim ve ilk siparişimi gerçekleştirdim. 100 kelime başına 1 TL ödeme alıyordum ve 400 kelimelik bir makalenin ardından ilk paramı aldım. Mutlu oldum doğrusu. Bu başarımı çevremde ki bazı insanlarla paylaştım. Çorumun bir ilçesinde ikamet ediyorum ve burada ki insanlar İnternet ‘ten pek anlamazlar İnternet ‘i sosyal medyadan ibaret görürler. Bu fikri paylaştığımda ise sanki herkese yeni bir dil anlatıyormuşum gibi hissettim. “-Ne yani bir buçuk saatte 4 lira mı kazandın sadece? -100 kelime de sadece bir lira mı? Çok düşükmüş ” gibi olumsuz tepkilere rağmen pes etmedim. Zamanla daha kısa sürede yazmaya ve daha kolay ve hızlı para kazanmaya başladım. Site belirli bir miktar para kazanmadan parayı yatırmıyordu. Saatlerce Bilgisayar başında dirsek çürüttüm ve emeğimi biriktirdim ama yazarken de aklımda hep şu düşünce vardı “-Ya dolandırılır da emeklerin boşa giderse ne olurdu? ” Kendi kendime boşver be Berkay dedim, giden emeğim olsun dedim ve devam ettim. Her neyse param birikti ve çekme işlemine geldim. Klasik Banka hesap işlemlerinden sonra param yatmıştı. Sevindim ve onun verdiği motivasyonla kısa sürede 60 makale sattım. Ne şans ki cins cins müşterilerle karşılaştım. Artık bir yerden sonra müşteriye patladım. Neyse dedim moral bozmadım. Sonra aklıma bir fikir geldi başka bir hesap açıp müşteri kaybetmemeliydim diye düşündüm. Başka bir hesap açma işlemi gerçekleştiriyordum ve tam cinsiyet butonunu doldururken ben neden Bayan hesabı açmıyorum ki diye düşündüm. Kavga ettiğim müşterim Erkekti ve makale sattığım site kısıtlı makale alıcısına sahipti. Bende dişiliğimi kullanarak bir çılgınlık yaptım ve makalelerim daha da hızlı satılmaya başladı ve daha çok sipariş aldım. Tam buna devam ederken aklımda neden başkalarına hizmet ediyorum ki makale sattığım kişiler sitelerinde aldığım ücretin üstüne onlarca kar katıp diğer insanlara pazarlıyorlardı diye düşündüm. Aklımda bir İnternet sitesi kurma fikri vardı ve araştırma sonucu sitenizi keşfettim. Gayet bilgilendirici ve açıklayıcı makalelerinizi okudum. Gel zaman git zaman sitenizi sevmeye ve size hayran kalmaya başladım. Ben başarılı insanları kıskanmak yerine onlardan örnek alıp bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Şimdi de site açma yolunda ilerliyorum ve bu yolda idolüm olan sizle bunu paylaşmak istedim. Yorum ve önerilerinizi bekliyorum. 🙂

    1. Merhaba Berkay, içten ve uzunca yorumun için çok teşekkür ederim. Ben de bu blogu, bağka bir bloggerdan feyz alarak açmıştım. Aynı senin yaptığını yapmış, idolüm olan blogger arkadaşa içimi dökmüştüm 🙂 O da bana cevap vermiş ve başarılar dilemişti. Şimdi Ondan daha fazla ziyaretçim var ama eminim o bundan gurur duyuyordur. Umarım sen de benden daha fazla insana ulaşabilen iyi bir blogger olursun. Yolun açık olsun kardeşim…

  4. Nasıl da keyifli bir yazı olmuş! Mizahınızı sevdim. Bloğunuza dün “gerilla pazarlama tekniğini” araştırırken rastladım. İyi ki de rastladım. ( Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim ben de bir lise öğrencisiyim 😀 )Kendi yaşamınızdan örnek vermeniz yazıyı daha etkileyici kılmış. Çünkü dünyada artık herkesin ismini ve hayat hikayesini ezbere bildiği insanları defalarca okuduk zaten 🙂 Diğer makalelerinizi de inceleyeceğim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yeni yorumları e-posta aracılığıyla bana bildir. Ayrıca yorum yapmadan da abone olabilirsiniz.

Back To Top